11 Haziran 2010 Cuma

YILDIZ TOPLAYICILARI


Uzak yollardan geldik. Uzun zamanlardan
Güneşi yenmiş edası ile dolaşan
Yüreksiz bir akşamın çığlığıydı sokaklarda yankılanan.
Korku şehrinin korkusuz şövalyeleri
Lanetli bir gecenin ölü yıldız toplayan çocukları…
Birisi mavi mavi bakardı, biri lacivert birisi daima ıslak bakar utangaç gülerdi. Biri kapkara gözleri bembeyaz dişleri ile yürekliydi. Yürekliliği birazda dillere destandı. Birde ela gözlü bir kadın vardı. Diğerleri gibi hep yanımdaydı. Ablamdı. Dediklerine göre benimse güneşte yosun yeşiliydi gözlerim. Hep gülerdim. Bazen de sebepsiz ağlardım. Kızgın çocuksu kahraman olmaya çalışan bir civan.
Geceler uzun yıldızlar çoktu.
Tükenmek bilmez bir tarlada hasat zamanıydı
Payımıza düşen ölmüş yıldızlardı çoğu zaman.
Ölen bizdik kifayetsiz şafaklarda
Ve düşen yıldızlardık kayarcasına
Bir aralık akşamıydı hatırımda kalan. Bir aralık akşamı ayrılırken bilemezdik son olduğunu. Bir İstanbul akşamında kuralsız cümleler gibi kurulmuş sokaklarda kaybettik birbirimizi. Lacivert gözlü olan mı hızlıydı ben mi yavaştım anlamadım. Güneş yine ölüyordu ve geceye dönen akşam korku salmaya başlıyordu usulca
Ve gözlerimiz toplayacak yıldız ararken
Bir yıldız hızlıca kaydı
Bu sefer farklıydı
Lacivert gözlü kadından bir daha haber alınamadı
En son gördüklerinde üzerinde kırmızı bir elbise varmış
Yağmurdan mı bilinmez ıslakmış.
Lacivert, kırmızı ve siyah ne yakışırdı teninin rengine. Ah ben ki çok düşündüm nereye düştüğünü neden ve nasıl gittiğini. Bir ismi kaldı aklımda birde dünyaya meydan okuyan edası. Bir de içtiğimiz şarapların tadı. Kekremsi bir tattı. Vişne çürüğümü desem kokmuş üzüm kokusu mu?
Daima ıslak bakıp gülümseyen gitti sonra
Çekirge gibi bir adamdı.
Kendine olan tüm güveniyle
Gecenin içinde kaybolacak kadar hızlı sıçradı.
Bir iki ve üç
Sonra hayatın kapanına yakalandı ve oradan çıkamadı
Bir gün kırmızı sakallı adamı gördük dediler. Bir gün… Sonrası olmadı ki hiç. Düşünüyorum, hala ıslak ıslak bakıp gülümsüyor mu hayata.
Mavi mavi bakan gitti sonra.
Birisini sevmişti
O gel demişti bu nedenle gidecekti.
Ayrıldığımız yer taksim parkı
Benim için ayrılıkların ve buluşmaların mekânı.
O gel demeseydi belki yıldız toplamak uğruna gecenin karanlığında kaybolup gidecekti. Gece yanığı teni sokaklara yenilecekti. Yıllar sonra karşılaştığımda Onu götüren de gitmişti ve yıllar onun gülen gözlerinden çok şey götürmüştü. Konuşmadık bile. Sadece uzaktan bakıp geçtim yıldız gözlerine
Siyah saçlı kız
Sonra Oda gitti
Onunda gidişi bir aralık akşamıydı.
İmi timi belirsiz oldu yıllar boyunca.
Sonra bir gazete haberinde rastladım bembeyaz gülüşüne
Unutmamıştım
Ama yinede şaşırdım
Yıllar boyunca o gece de kaybolan yıldızlardan sanmıştım onu da. Önce kuralsız sokaklarda gözlerimle hep onu aradım. Sonra haber saldım uzak diyarlara. Hep düşünmüştüm, yalnız gecelerde korkuların kucağında mı yaşıyor hala diye. Neyse ki mutluymuş Neyse ki kaybolmamış. Neyse ki düşmemiş kayan diğer yıldızlar gibi gecenin koynunda.
Ve ela gözlü olan
Bir başımıza kalmadık hiç
Diğerleri gibi değildik
Şans yanımızdaydı daima
Belki de birbirimizin şansıydık.
Tanıklık ettiği gibi yaşlanmama
Bende tanıklık ettim onun yaşlanmasına.
Şairin dediği gibi
“Yüreğimde kanayanımdı ablamdı.”
Yoksul zamanlarımızın iki sırdaşı çoğu zaman gecelerin yıldız toplayıcılarının birbirinden ayrılmaz iki yoldaşı olduk. Biz yıldız toplamaktan vazgeçtikçe ölü yıldızlar yağmur gibi kaydı hayattan. Buraya yazılmayan bir sürü insan düştü hayattan gözlerimizde yaşlar bırakarak.( Biri vardı ki hala içimi sızlatır saçlarında taşıdığı bahar kokusu.) Zamanla o yolunu çizdi. Acılarını gömüp geçmişine yeni bir hayatı yol tuttu. Bir kızı oldu. Yaşamını ve hayallerini ona bağladı. Zaman geçtikçe o çocuk ölü yıldız toplayıcılarının korktuğu geceyi yenmemizi sağlayan güneş oldu.
Ben mi?
Ben çoktan beri unuttum gözlerimin rengini
Sahi ne renkti gözlerim ?

1 yorum: