1 Ekim 2010 Cuma

hoşcakalın

6,5 yıldır çalışan ama deli gibi çalışan, sabah 7,30 da işe gidip gece yarıları işten çıkan, zevk için bazen sabah kadar kalan ve çevresindeki insanları da bu deliliğin içine bazen iyilikle bazen baskı ile sürükleyen bir insan işsizliğin ilk gününü nasıl geçirir sizce.

Gece yattığımda saat 03.00 sıralarıydı. Sabah ilk gözümü açmam 08.00 gibi oldu. Önce bir yataktan fırlayıp tüh geç kaldım derken sonra kendimi tekrar yatağa atıp hadi yat dedim kendine unuttun mu dün işten ayrıldın sen bugün işsizsin. Saat 09.00 gibi çıktım yataktan.

Uzun zamandır ilk defa tatillerin dışında evde kahvaltı yaptım alışkanlıktan olacak ekmek arası sandviç hazırlayıp çayımı alıp sandalyeden kalkıp bilgisayarın başına geçtim. Bakılacak ne rapor vardı nede mail. Hatta kullandığım bilgisayar ödünç alınmış bir bilgisayardı ki halen alışamadım.

Neyse gene de özel mailler vardı. Biraz facebook, biraz daha facebook ardından kitap okuyayım bari dedim. Biraz kitap okudum. Öğlen oldu acıktım az bir şey atıştırdım. Yurtdışı danışmanlık firmalarını araştırdım. Hatta birisi ile konuşup Salı günü için randevu aldım. Sonra yine facebook. Oha dedim kendime. Bari biraz dışarı çıkayım dedim çıktım çardağın altında oturup bir sigara içtim markete gittim. Marketten dönüşte kahveye uğradım bir çay istedim çayı getiren garson abi erkencisin hiç gelmezdin sen buralara dedi. İşten ayrıldım dedim şaşırdı, Uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımı gördüm hayrola işten erken mi çıktın dedi onada ayrıldığımı söyledim. Yani akşama kadar gördüğüm insanlara açıklama yapmakla geçti günüm.

Yarın mı bakalım yarın nasıl geçecek. Galiba alışverişe gideceğiz. Pazar günü ise bolu yedi göllerdeyim. Yedi göllerin en güzel zamanı. Sararmış yaprakların fotoğrafını çekeceğim. Kendim gibi sararmış yapraklarını dökmüş ağaçları.

Geçende sevgili Mehmet âli bir yorum yapmıştı “Merhabalar, ayrılığa gebedir. Hoşça kal da buluşmaya bir şafak vakti. Hoşça kal diyelim”ve sevgili Serhanın dediği gibi “hoşça kalacağız... Dökülürken sonbahar avuçlarımıza... Teni değişecek doğanın, beyaza düşecek ayak izlerimiz... Anlımızdan akan teri sohbete katacağız... Ama ne olursa olsun hoşça kalacağız” her hoşcakal bir merhabadır aslında her yaprak dökümü yeni yaprakların habercisi, solan her çiçek yeni çiçeklerin habercisidir. Her fırtına arkasından gelecek güzel günün habercisidir. İnanıyorum her şey çok güzel olacak. Bu kadar kolay ve bu kadar zormuş ayrılık yeni merhabalar için hoşça kalın dostlarım



son olarak ah kayaköylüler ah. içimdeki beni bulmama sebep oldunuz ya.:)

fotograf izzet tokur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder