17 Aralık 2011 Cumartesi




Bu şehrin sureti çekip gitti sokaklardan
Her geçtiğim yolda bakayazdım izlere
Kayboldu sokaklar binaların gölgesinde
Yandı çocukluğum güneşin uzanmadığı evlerde
Ben büyüdüm

gidenin ardından

13 yıl olduğunu bile unutmuşum saymam gerekti. Hatırlamaya çalışmam doğum günü ne zamandı acaba dememden çıktı. Sonra gidişinin üzerinde kaç yıl geçti dedim kendi kendime. Gidişinin üzerinden sular aktıkça bir zamanlar yaşadığını unuttuğumu anladım. Yaşadığına tanıklık eden cüzdanımdaki eskimiş renklerini kaybetmiş vesikalık fotograf ve ben bu satırları yazarken yıllardır senin için dökülmeyen gözyaşları. 13 yılı aşkın zamandır seninle birlikte atılmayan kahkahalar gibi.
Ağlamak için yazmaya başlamamıştım. Ama ağlamak için yazmam gerekiyormuş. En son hatırlamam çok uzakta değil ;şimdi senin adını taşıyan bir çocuk daha 1 hafta önce 18 yaşıma gelince ilk işim ehliyet almak ve araba kullanmak dediğinde ben öyle söyleme dedim. Boğazıma bir şey düğümlendi. Senin aynı cümleyi aynı kelimelerle ve aynı heyecanla sadece 17 yaşında söylediğini hatırladım. 18 inde ise o sınava giremedin bile. Öylece çekip gittin.
Odamda bir fotoğrafın vardı. Ben takıyordum birileri indiriyordu. Ben en son ne zaman taktım hatırlamıyorum ama şimdi duvarda yok yine ve ben bunu yine hatırladım. Yıllardır yanına gitmediğimi hatırladığım gibi.
Ben bu sene Kapadokya ya gittim .1998 in o kanlı bayram günlerinden önce oraya gitmek üzere anlaşmıştık ve ben 13 yıl sonra gidebildim oraya. Ne garip seni yanımda taşımayı unutmuşum. Odamın duvarına sırtını yaslayıp bir sigaran var mı abi diyerek o gün neler yaptığını anlatman gibi. Neler yaptıklarını da unuttum neler yaşadıklarını da. Belki yaşadığını da.
Bildiğim bir şey var. Sende bilirsin ölümden korkmayı unuttum ben 96 nın yazında. Ölümle bir kez karşılaşıp galip çıkınca korkmuyor insan artık. Keşke sende korkmayanlardan olsaydın. Keşke sende bu hızlı dünyada hızlı yaşayan ama hala yaşayanlardan olsaydın. Keşke.