28 Aralık 2010 Salı

Kendi ölüm haberini almak


Komik geldi önce. Öyle ya yanında bir sürü insan.Onlarla gülerek anlaşmaya çalışırken gelen bir telefona dönüyorsun.Oysaki telefonun saatlerdir çalmaktadır ve sen sürekli sessize almışsın. Ama bu arayan önemli.rededemeyeceğin bir numara. 2 satırlık zaman dilimi için onun yaşadığı şehre gittiğinde kapıdan uğramadan o şehirden ayrılamayacağın kadar önemli. Geldiğimi duyarsa uğramadığını duyarsa kırılır dediğin kişi. Karşında bir kadın sesi. Bir anne. Sevdiğin bir insan nasılsın diye soruyor. İyiyim biraz grip olmuşum hayrola cevabının ardından seni rüyamda gördüm merak ettim diyor. İşin aslının öyle olmadığı cevapsız diğer numaraya döndüğünde anlaşılıyor. Kadının oğlu. iyimisin diye soruyor. Evet ne olduki şimdi annen aradı diyorum. Sabah bir telefon geldi. öldü dediler sabahtan beri sana ulaşmaya çalışıyorum ,haberi aldıktam sonra kahroldum,boşlukta gibiyim hele sen telefonlarını açmayınca diyor. Sabahtan beri gelen telefonların sırrı çözüldü. Bunu düşünürken soruyorum ne oldu ne oldu. Ölüm haberim. Gülüyorum önce iyiyim diyorum. Kadının Oğlu. 3-4 ay öncesine kadar o sabahlara kadar süren sohbetlerimizden önce pekde sevmediğim adam. Kadının oğlu arkadaşımın abisi. . Sonra aklıma geliyor söyledikleri. O 3-4 ay öncesine kadar pekte sevmediğim adam kahroldum diyor. Oysaki 3-4 ay öncesine kadar ne bir şey paylaşmışız kendisi ile ne de konuşmuşuz doğru düzgün selamlaşmaktan başka. Birde güvenip herşeyi anlatıkların var.
Bunları düşünüp birde sürekli değer verip hep kazık yediklerine karşılaşınca hala umut var diyorum. Hala umut var. İnsan nasıl sadece bir-iki gün sohbet ettiğinin ölüm haberini alınca boşluğa düşer kahrolur. Bunu sen anlayabilirsin . Sende onlardansın. Geri kalanlar seni ve sana benzeyenlerin istediği kadar güvenlerini ayaklar altına alsın hala umut var.

Yeni Yaş




Son 3-4 haftadır farklı bir süreçten geçiyorum. Hayatım boyunca sürekli olarak dik durmaya çalıştım. Hani derler ya eğilmez cinsten.mesela bu akşam bir yakınım kuzenimin eşi beni ilk gördüğünde aklından geçenleri söyledi “sert ,ürkütücü,kaya gibi” Hep öyle durmaya çalışmaktan kaşlarımın arasında derin çizgiler oluştu. İş hayatının cilvesimidir nedir kötü adam rolünü oynamakta bana düştü.Hatta iş hayatımda şu an yakın olduğum insanlar bile benim ne musibet birisi olduğumu anlatırlar yeri geldikçe. Fırsatı kaçırmazlar.
Her neyse ne demiştik başlarken son 3-4 haftadır farklı bir süreçten geçiyorum. Çocukluğumu düşünüyorum mesela. Özellikle şimdi hayatta olmayan çocukluk arkadaşlarım bir şekilde çok takılır oldu aklıma. Onlar ,yaşadıklarımız ve kimin şimdi nerede ne yaptığı. Çocukluk zamanları güzeldir insanın. Farklılıkların en az olduğu yaşlar olduğu için belkide.Hala görüştüğüm çocukluk arkadaşlarım var. birde hala aradıklarım. Nerdeler ne yaparlar. Şu face dedikleri birazda bu işe yaradı.
Çocukluk demişken ben çok yer dolaştım. Çocukluğumda mesela ilk okulu 4 ayrı okulda okudum. Sonra ortaokulda 2 okul lisede 2 okul. Üniversite de alışkanlıktanmı nedir 2 okulda okudum. Bir tanesi paklamadı işte (Hatta bugünlerde 3. ye kayıt yaptırma telaşı içindeyim)
İnsanın bu kadar çok dolaşınca çok arkadaşı vardır değilmi. Ben bir gün ayrılacağımı bildiğimden olsa gerek fazla içiçe olmamayı tercih ettim.Hep en fazla 1 bilemedin 2 arkadaşım oldu benim, ama onlarla herşeyi paylaştım. Sırlarımı,soframı herşeyimi. 18-20 li yaşlara kadar pek arkadaşımda olmadı açıkçası. 1-2 tanesi yetti pekte fazlasına ihtiyacım olmadığını düşündüm. Şu anda da şu face listesine bakıpta saysam hani kaç tane arkadaşım varmış diye herşeyi paylaştığım insan sayısı 2 elin parmaklarını zor geçer.
20 li yaşlar zor zamanlardı vesselam. Çok insanla tanıştım çok şey paylaştım ama şimdi o dönemdende elimde kalan 1-2 kişi fazlası yok. O 1-2 kişi ilede hemen her hafta sonu bir aradayız. Gerçek dostluk dedikleri cinsten. Mesela okulun mezuniyet yemeklerine falan katılmam. Çünkü okuldan doğru düzgün görüştüğüm arkadaşım olmadı. Bir arkadaşım vardı. Oda kız arkadaşımdı . En son ben 7 seneye rağmen eşyalarımızı bile almışken,annesinin beni çağırdığı hafta sonunun öncesinden sırf sorumluluk almaktan korktuğum için(hayatın garip tecellisi işte şu anda 430 kişinin sorumluluğunu taşımak ) bitti diyerek terk ettikten sonra kafamda kırmaya çalıştığı şarap şişesinin ardından bir daha da görüşmedik. 20 li yaşlar demişken deliydim o sıralar kalk derlerdi otururdum otur derlerdi kalkardım. ( gerçi bazı yerlerde hala öyleyim ya)
20 li yaşların sonu ve 30 lu yaşların başı iş hayatı vs derken yine zamanım olmadı öyle dostluklara vs . Saysam dürüstlük ,insanlık ,saygı gibi erdemlere sahip 5-10 kişi ya çıkar ya çıkmaz. Onlardan bir kısmı bile belki gerçek arkadaşlar değil ama iş hayatında alınan bir nefes sadece.İşten çıkınca kaçı ile nerede karşılarız , Ya da karşılaşırmıyız tartışılır. 1-2 si dışında karşılaşmayız herhalde. Ama yolda görsem selam vermedende geçmem.Kaçırmam bakışlarımı Ahde vefa ya inanırım ben.
Her neyse ne anlatıyordum. 3-4 haftadır farklı bir süreçten geçiyorum. Önce çocukluğumu hatırladım. Sonra tüm bunların üzerine iş hayatındaki karışıklıklar. Gidenler gelenler vs vs. Belkide anneannemim ölümünün duygusal etkileri bunlar .Herbiri önemsiz gibi görünsede birleştiği zaman o kaya gibi diye tabir edilen insanın yapmayacağı şeyler yapmaya başladım. Belkide kayanın altında dolaşan kızgın lavlar bir çıkış noktası aradı bir patlama noktası ve basıncın etkisine dayanamayıp çocukluğumu hatırladığım noktadan çıktı dışarı.. Neden oldu birden böyle bilmiyorum. Ancak 20 gün sonra doğum günüm 35 i terk ediyorum usulca. 36 bitirilmek için sırada
dedikleri doğrumu acaba,İnsan yaşlandıkca duygusallaşırmış. Yaşlanıyormuyum ne.

defterime yazdıklarım



Benim bir defterim var…
Bu deftere yazmaya başlayalı yaklaşık olarak 16 yıl geçti. Günlük değil. Sadece şiirlerde yok içinde. Sayfaları kimi küçük notlar, kimi şiirler ,kimi mektuplar ve kimi fotograflar dolduruyor sayfalarını. Düzenli değil alabildiğine karmaşık gelir, defteri eline ilk kez alana. Ancak ben o deftere neyi ne zaman hangi yılın hangi ayında yazdığımı biliyorum.
Mesela bir sayfada 1995 yılının aralık ayının otuzunda yazmışım bir arka sayfaya 1996 yılının eylül ayında . Bir sonraki sayfa 1996 yılının mayıs ayında yazılmış. Tüm bunlardan sayfalar sonra 1994 yılının 25 temmuz ayında bir anı paylaşılmış. Oradan 1998 yılının nisan ayına geçmiş. Hayatım gibi karma karışık. Bu tarihler sayfaların birçoğunda yazmıyor ancak ben hatırlıyorum. Kimler yok ki o sayfalar da .Yüreğimin derinliklerinde sır olanlar, kaybettiklerim kazandıklarım dostlarım, düşmanlarım, dost bildiklerim bazen kaybettiğimi sanmışken yıllar sonra kazandıklarım. kimler yok ki.
Benim bir yaşamım var
şairin dediği yolun yarısını çoktan geçmiş… düşünüyorum kimi zaman konuştuğum bir insanı nerde hatırladığımı . yada çocukluğumdan bir anı hatırlamak istiyorum beceremiyorum.
İnsan neyi hatırlayıp neyi hatırlamak istemediğine nasıl karar veriyor. mesela bazen bir vesikalık fotograf görüyorum ben bu kişiyi tanımıştım bile diyemiyorum. Ama aynı adamı gülerken görsem tamam diyorum bu o . garip bir durum. Hatırlamak için defter gerekmez oysa
Benim bir yaşamım var . Bu yaşamda hatırlamak isteyip hatırlayamadıklarım, kazanmak isteyipte bu saatten sonra geç oldu artık deyip yaşanmamışlıklara ah ettiklerim, çevremdeki insanlara bakıp kaybettiğim dostluklara imrendiklerim
benim bir defterim var içinde unutmak isteyipte unutamadıklarım

Bilmiyordum

Ben bu kadar sevildiğimi bilmiyordum. Kötü anılan yönetici diyordum. Arkandan iyi ki gitti diyecekler diyordum. Öyle diyenlerde oldu şüphesiz. Ama ben bana gitme demeyeceklerini bilmiyordum. Bana dönmem için ne istersen yapalım diyeceklerini bilmiyordum. ben mutluyum benim için bir şey yapmayın derken ,bunu bana bir zamanlar kızdığım bağırdığım insanların biz seni seviyoruz diyerek söyleyeceklerini bilmiyordum. herkes sevinir sanıyordum.Dönmeyeceğimi biliyorum ama bilmediklerimi bilmiyordum. Mutlu oldum

.

OTUZSEKİZ YAŞ


Bundan yaklaşık 1,5 sene öncesi idi. Arabada beni Mecidiyeköye götüren arkadaşa 38 yaşımı doldurmadan hayallerimin peşine düşeceğim demiştim. Keza aynı günlerde 40 yaşıma bu ülkede başkasının yanında deli gibi çalışarak girmeyeceğim dediğim gibi.
37 yaşını facebookta gizlediğim doğum günümün bitimine yakın bu günlerde neler yaptığımı ve neler yapacağımı anlatmak istedim. Aslında hesaplaşmam bu kendimle ve yaşantımla.
37 yaş biraz farklı oldu. Uzun zamandır şikayet ettiğim ama bir türlü kopamadığım eski şirketimden bir kaç günün içinde ayrılıverdim. Sebebi çıktığım bir tatilde kendimi bulmam gibi görünsede aslında tek sebep bu değildi. Galiba ben kendimi aramayı unutmuşum unuttuklarımın tamamını hatırladım. Umutlarımı korkularımı.yakınımda olan bir kaç kişinin dışında kimsenin bilmediği sırlarımı. Mesela 96 yazında ne yapıyordunuz siz. 96 yazı ölüm kokuyordu bedenim. Çürümüş et parçası. Dirhem dirhem boğazı yakıp geçen aseton kokusu. Ben 96 yılından sonra bir daha mücver yemedim. Hep ölümü hatırlattı bana. Neden diye sormayın dedim ya sır çünkü.Bu neşeli yüzün ardında bir kabus....
Ardından gelip geçen yıllar. Deli gibi çalıştığım aslında bir şeylerden ve/veya kendimden kaçtığım yıllar oldu.
37 yaş biraz farklı geldi. Dedim ya kendimi arama serüvenine başladığım yıl olacak 2010 takvim sayfalarında benim için. Önce 10 gün tatil ardından 5 gün ardından işten ayrılış kısa sürede yeni bir iş bulma ve orada başlayan yeni bir hayat. Yeni bir hayatın içinde yeni arayışlar. Deli gibi beklenen 38 yaş. ya 38 yaş kapıya dayandı çok değil 4-5 gün sonra bedenimin bir köşesine bir yıllığına oturacak.ama ben 37 yaşın son günlerinde kendimle ilgili kararlar alıyorum. Bu günlerde bir değişim fırtınasına girdim sanki. Mesela zayıflamaya karar verdim ve diyetisyene gittim. Önümüzdeki günlerde başlıyorum. Yarın pasaportta başvuruyorum. Ne mi yapacağım. Gitmeye karar verdim. Uzaklara. Ne kadar uzak derseniz yaklaşık 19 saat. Bir lisan bir insan demişler ya dil öğrenmek bahane. O hayallerin bonusu sadece. Ben yeni bir yaşama gidiyorum. Tanıyan kimsenin olmadığı ,sırların olmadığı , korkuların olmadığı özgürlüğün tadı gibi bir şey.Biraz özlem olacak tabi göremediklerime konuşamadıklarıma ve dokunamadıklarıma. Tadamadıklarıma belki. Ama gitmek istiyordum ve hazırlıklara başladım. Zor olacak. Şimdiden 2-3 yıl evinden sevdiklerinden uzakta olmak ama marco polo venedikten ayrılma gücünü kendinde bulmasaydı marco polo olabilirmiydi.Belki bende gittiğim yerde beni ağırlayacak bir kubilay han bulurum yada en iyisi kendi kendimin kubilay hanı olurum.değilmi.
Dün bir piyango bileti seçtim sonu 38 ile biten içimden değil yüksek sesle 38 yaşım uğurlu gelsin dedim. Belki benim dileğim tutmaz ama dileği tutan varsa benim için bir dilek tutsun dilekleri gerçekleşsin diye. Tek istediğim bu insanlardan. Birde biraz önce dinlediğim şarkının üzerine tıklamaya çalışırken yanlış yere tıkladım ve bir sayfa açıldı başında yolculuk isimli şiir Nazımdan bana ve herkese gelsin. Biraz da beni anlatıyor. Birazda ruhumun şair yanına dokunuyor.
Yine söylüyorum 38 yaşım uğurlu gelsin. Bloğumda dediğim gibi 35 ten sonra geriye saymaya başlayanlardayım 70 li yaşlarda yeni doğmuş bir bebek saflığında 70 yılın sırlarını taşıyan bir bilge olmak istiyorum. Bunun için çok yer görmek istiyorum. ama her şeyden önce 38 yaşın uğurlu gelmesini istiyorum.
Bir şair yolculuk ediyor
bir denizinde dünyamızın
bakarak bir yıldıza.
Yolculuk ediyor şairin biri
yıldızlardan birinde bir denizde
bakarak dünyamıza.
Yolculuk ediyor şairler
denizlerinde kâinatın
bakarak birbirine.