17 Ağustos 2010 Salı

aşk üzerine bir deneme


Sanki bu yazıyı yazarken bitecek sana olan tüm kızgınlığım değil mi ki başlamıştı bir yaz akşamında yine bitiverecekmiş gibi geliyor bir yaz akşamında. Unutmaya başlamak için yazıldı bu yazı. Hayal kırıklarını umutsuzlukları terk edilmişlikleri unutmak için. Yeni bir yerde yeni bir yaşama başlamak için yazıldı. Sana olan arayışımı artık durdurmak için yazıldı. Seni geride bırakmak için
Seni düşünmeyeli tam 4 gün oldu. 4 koca gün. 4 koca akşam 4 koca gece… Her şey koca ile başlayan ama çabucak geçiveren günler
Nerde başladı bu kara sevda. Düşünüyorum şimdi nerde başladı. Bitmişken ve artık bir daha dirilmeyeceğini, Bir gün karşılaşırsak eğer kelimelerle dile gelmeyeceğini bile bile.
Sana hasretim uzun zamanlar öncesinden gibi yaktı beni. Aşkı yaşadığım sende kendimi unuttum önce, sonra seni unuttum. sen ve ben bir mum alevinde söndük. Yalnız aşktı hissettiğim. İliklerime kadar aşk.
Utangaç bir çocuğun gözlerindeki soran bakışlar gibi baktım sana önce. Sonra bir gencin içini kaynatan sende kayboldum. Yaşlandığımda seni istediğimi haykırmak istedim dünyaya.
Yalnızlık uzun zamanlar öncesinden yoldaşımdı. Senin yalnızlığın ve güvensizliğin bana beni hatırlattı. Umutsuzlukların ve terk edilmelerin hasarladığı bir ömrü yaşıyorduk ayrı zamanlarda. Ayrı mekânlarda Yelkenlerini parçalanmış onu hareket ettiren rüzgârlara muhtaç. Hareket etmeye gücü olmayan takati kalmamış açık denizlerde parçalanacağını bile bile açık denizlerin hasreti yaşayan gemiler gibiydim. Sen ulaşacağım açık denizlerde demir atacağım beni koruyacak ilk liman. Aynı dağ gölünün güneşe hasreti gibi. Değil mi ki oda kuruyacağını bile bile güneşi ister. O güneş değil mi onun denizine ulaşmasını sağlayan o hasret ki kendini bitireceğini bile bile bitmek bilmez bir tutku ile inadına seven
Beni öyle sevdim seni. Olmazsa beni bitireceğini, Olmazsa hayatımı götüreceğimi sanarak. Önce limanımdan hareket ederken yara aldım. Sonra açık denizlerde parçalandım. Kanadı kırık kuş misali, kaptanını kaybetmiş gemi misali rüzgârın önünde sürüklenerek posedion un dalgalarını beni batıracağını bilerek, tek isteğim güvenli limanıma sana ulaşacağımı bilmekti. Sana ulaştığımda ilk vazgeçeceğin bendim anladım. Bir yandan yüreğime sardığım aşk bir yandan yürümeyeceğini bildiğim bir sevda. İkilemlerin ortasında güneşi olmayan günler yaşadım. Fırtınalı aşklar. Beni bir o yana bir bu yana savuran neyin intikamı olduğunu bilmediğim bir hınçla yapılan saldırılar. Sonunda beni limanından artık boğuşmaktan vazgeçtiğim okyanuslara atan içten gelen dalga.
Ben seni o dalgada kaybettim ve kendimi buldum.
Yıllar önceki beni. Asi çocuk günü dize getiren karanlıklar içinde yolunu hep bulan. Yalnızlığın içinde sağanak umutsuzluklara direnen. Korkmayan, kimseye verilecek hesabı olmayan Teşekkürler.

Fotograf:Serhan PİRPİR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder