10 Nisan 2010 Cumartesi

YAŞAMIMIZIN KADRAJI



Kadraj fotoğrafçılık ile ilgili teknik bir terimdir.
Vikipedia kadrajı şöyle tanımlar “Kadraj (çerçeveleme), fotoğraf makinesinin vizörün de görünen görüntüdür, yani fotoğraf karesinin içine dâhil edilen her şey kadrajdır. Kadraj dijital fotoğraf makinelerinde, kameralarda daha doğrusu bir görüntüyü netlemek için kullanılan makinelerde vizörden bakınca görünen çerçevedir. Kadraj çoğunlukta elektronik aletlerde bulunur ve insanlara gösterilmek istenen objeler üzerinde netlik pozlama ve saf görüntüyü sağlamak için kullanılan terimdir.”
Peki, günlük yaşantımızda kadrajı nasıl ayarlayacağız. Yaşadığımız dünyadaki çirkinliklerin, çelişkilerin hangisini gözümüzün ve gönül gözümüzün çerçevesinin sınırları dışında tutacağız. İnsan neleri göz ardı eder hayatında ve başka bir soru neleri hayatının içine dâhil eder. Neleri dâhil edeceğini neleri göz ardı edeceğini ne belirler.
Bu kişiden kişiden kişiye değişir. Hatta bazen zaman içerisinde aynı kişinin içinde bulunduğu yere o an ki düşüncelerine göre de değişir. Mesela 20 yaşın delikanlılığında olaylara bakışımız ile 30'lu yaşlarda olaylara bakışımız bir çoğumuz da farklıdır. Keza daha ilerleyen zaman dilimlerinde kim bilir neler değişecek hayatımız da. Neler önemli olacak bizim için.
Bence her an tektir. DEJAVU sadece filmler de ya da rüyalarda olur. Birisi kurgulanmıştır diğeri bilinçaltıdır. Bu yüzden gördüklerimiz ve tepkilerimiz o ana dair teklikler içerir. Özeldir. Bunu belirleyende gözümüzün ve gönlümüzün yaşamda görmek istedikleridir.
Keşke Büyük Usta Nazım gibi sorabilsek
"Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne de ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolaşan kırmızı balığınkini
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
1961 yazı ortalarındaki Küba'nın resmini yapabilir misin?
Çok şükür çok şükür bugünü de gördüm
ölsem gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstad"

Keşke Abidin DİNO gibi cevap verebilsek
"Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
işçiler gözler yolunu.
inebilseydin o vapurdan
Ayağında Varna'nın tozu
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
Hasretle kucaklayabilseydim
Seninle, bir daha.
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
Kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik meserret kahvesine,
ilk karşılaştığımız yere
Ve bir acı kahvemi içseydin.
Anlatsaydık
O günlerden, geçmişten, gelecekten,
Ne günler biterdi,
Ne geceler...
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız,
Anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiye'yi
Bir baştan bir başa.
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet.

işte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tual yeterdi;
Ne boya..."
Keşke Dianne Dengel resimlerindeki gibi çizebilsek mutluluğu.
Kadrajımızı hep mutluluğa sevince ayarlayabilsek

1 yorum:

  1. Yeni blog hayırlı olsun. Kadrajında istemediğin görüntüler olmasın inşallah.

    YanıtlaSil